entry'ler (101)

hayatında hiç namaz kılmamış olmak dinsizlik midir

hangi dine mensup katılımcılar arasında yapılacağına göre sonucu değişecek ankettir. söz konusu olan din islam ise aşağıdaki linke müracaat edilebilir:

https://fetva.diyanet.gov.tr/
(bkz: dinsizlik)

başıboş köpek sorunu

başıboş köpek terörü denilse çok daha doğru olacak Türkiye gerçeğidir.

bira içenlerin karı olacağı gerçeği

Bira içenlerin kâr edeceği konusunda kalıbın basacak kişinin beyanıdır belki de. Ama bu kâr nasıl bir kârdır? Mezeden edilen kâr mı, daha uzun süre içmeye devam edebilmek mi, fiyat farkından kaynaklanan bir kâr mı yoksa başka bir şey mi bilinmez,

(bkz: düzeltme işareti)

nasheed

(bkz: neşide)

iki saattir konuşuyoruz bir kere atatürk demedik

atatürkçü konuşma derneği üyelerinin birbirlerine sarf ettiği cümle olsa gerek.

(bkz: atatürkçü düşünce derneği)

toxoplasma gondii

tv lerde yayınlanıp korku yaratan "kediden bulaşan hastalıkla (toksoplazma) kör olan 2 kadın" haberinden sonra kedi besleyenler internette kedi beslemenin sağlık açısından sorun oluşturmayacağına dayanak arayıp, konuyu canlıları sevmemek, kedi düşmanlığı, hatta orta çağ avrupasından temel alan kedi düşmanlığı gibi konulardan bahseder. bu yazılardan birisi epeyce popüler sanırım. önce yazıyla ilgili ana tespitlerimi aktarayım. sonra yazıyı kopyala-yapıştır yapacağım. aslında yazıda bazı ufak tefek noktalar daha var. ama onlara değinmeyeceğim.

yazıdaki bazı kısımlar ve onlarla ilgili tespitlerim (parantez içleri tarafımdan yazılmıştır):

Hastalığın kedilerle olan ilişkisi keşfinden 60 yıl sonra ortaya konabilmiştir. Buna göre Toksoplasma etkeni sedece kedilerin bağırsak hücrelerinde üreyebilirler. Başka bir yer veya canlı üzerinde üreyebilmeleri mümkün değildir. (hastalığın tek kaynağı net olarak kedi)

Kediniz enfekte olsa bile kumunu her gün değiştirirseniz hastalığın bulaşması engellenebilir (her gün kumunu değiştirebiliyor musunuz bilmem)

Bırakın ev kedilerini sokakta yaşayan fare ve çiğ et yiyen yetişkin kediler bile hastalığı çok önceden geçirmiş olurlar ve insanlar için tehlike taşımazlar. (nasıl yani?? Sonuçta önceden ya da sonradan, her kedi hayatının bir döneminde enfekte oluyor ve dolayısıyla tehlike taşıyor)

Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre 1000 kedinin sadece 3 ünün enfektif yumurta saçtığı belirlenmiştir (türkiyede evde beslenen kedi sayısının 3/1000’i 15.200 kedi ediyor. tabi yanlış hesaplamadıysam. Sokak kedisi sayısıyla ilgili bir rakama rastlayamadım. Ama muhtemelen ev kedilerinden pek de az değildir. Hatta daha çok bile olabilir. Türkiyede yaklaşık 30.000 enfektif kedi var desek doğru olur mu acaba?)

Toksoplasma kedilerde olduğu gibi insanlarda da bir kez yaşanır ve sonrasında ömür boyu sürecek bir bağışıklık gelişir. Hastalığa yakalanan insanların % 90’nında hiçbir belirti görülmez (ihtimali nedir bilmem ama görme yetisini kaybeden iki kadının haberleri televizyonlarda yeni yayınlandı ve tabi bir de hamile kadınlar var.bu kısımda bunları atlamış)

Ülkemizde çiğ etin özellikle koyun etinin en yoğun tüketildiği ve tahminen evlerde kedi besleme oranının da en az olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinde hastalığın görülme oranı % 80’lere ulaşmaktadır. (hastalığın sadece kedi bağırsak hücrelerinde ürediğini düşünürsek kedi besleme oranı son derece düşük bir bölgede bile her yerde bol miktarda hastalık etmeni var demektir. Tamam çiğ et yiyorlar ama bu hayvanlar bu toksoplazmayı nereden alıyor?? Az miktarda kedi bile yetiyor demek ki? Tıpkı koyunların yeşilliklerden hastalık kapması gibi bizim de özellikle salata ve et konusunda hem yediklerimiz hem de kullandığımız malzemelerde hijyene çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü sevgili kedilerimiz yeşillikler içerisinde hacet gidermeye bayılıyorlar sanırım  yani kedi beslemesek bile kurtulamıyoruz)

Çek Cumhuriyeti’nde yapılan bir çalışmaya göre kanında toksoplazma seropozitif hastalığı atlatmış, (bağışık) olan kadınların erkek çocuk doğurma olasılığı % 72.( peki düşük yapma oranı kaç? Bu konuyu doğrulayan başka araştırma var mı? Ayrıca bu araştırma sonuçlarını çeklerin genleri de etkilemiş olabilir. Tıpkı ingilterede yaşayanların doğal seleksiyonla deli danaya dayanıklı genlere sahip olma oranlarının yüksek olması gibi)

Kediyi hiç dışarı çıkarmaszan, iyi pişmiş mama yedirirsen risk olmadığını iddia ediyor. Yazının kayda değer yeri burası. Geri kalan kısmı riskin düşük olduğunu pek çok örnekle ispatlamaya çalışarak, olayı önemsizleştirme çabası bence :D

Unutmadan; yazıda tepki verme süresini uzatması hasebiyle trafik kazalarına yol açabildiği, dopamin gibi kimyasalların salgısını artıran kistler sebebiyle kişilik değişimlerini tetiklediği gibi kimi iddialara hiç değinilmemiş

Bu da yazı:
https://kedici.com.tr/201...plazma-100-yillik-yanlis/

Dünya tarihinde kedi ve kedi severlere yapılmış en büyük kötülük nedir diye düşünülünce ilk akla, Ortaçağ Avrupasında kilisenin önderliğinde uygulanan katliamlar gelir. Bu dönemde kedilere şeytan gözüyle bakılır, onlara bakan kadınlara da cadı diyerek inanılmaz işkenceler yapılmıştır. Fakat kedi ve kedicilerin maruz kaldığı ve etkileri düşünüldüğünde, çok daha yaygın ve yıkıcı olan bir haksızlık daha vardır. Üstelik diğeri geçmişte kalırken, şimdi okuyacağınız yanlış inanış hala devam etmektedir.

<Birçoğumuzun duyduğu, kısmen bildiği ve hatta korktuğu hamile kadınlarda düşük yaptığına ve kedilerce bulaştırıldığına inanılan bir mikroorganizma, Toksoplazma. Bu hastalıkla ilgili gerçekleri yazmadan önce şunu belirtmeliyim ki nasıl kediler şeytan değildiyseler adı geçen hastalığın insanlara bulaşmasının asıl nedeni de kediler değildir. Ama üzülerek görüyorum ki, günümüzde kedi düşmanlığının temel kaynağı bu hastalıktır. Bu düşmanlık, Ortaçağ’da yobaz papazlarca yayılırken, günümüzde bu misyonu, bilgisiz ve kedi sevmeyen kadın doğum uzmanı doktorlar devralmıştır (burada hamile kalan kadınlardan kedilerini evden uzaklaştırmasını isteyen hekimler kastedilmiştir). Hekimlik hayatım boyunca bu hastalık hakkında bilinen yanlışlar yüzünden birçok kedi sever aile hekim ve mahalle baskısı yüzünden, doğacak bebekleri ve kedileri arasında tercih yapmaya zorlanmışlardır. Buna ek olarak hamile kadınların yakın çevresindeki kedili ev ve mekanlara gitmek istemeyişi de birçok sosyal probleme neden olmuş, gereksiz küskünlükler yaşanmış ve yaşanmaktadır. Hamileliklerinde kedilerden korkutulan kadınlar hayatları boyunca bu korku ile yaşıyorlar ve bunu çocuklarına aktarıyorlar. Özellikle kız çocuklarında gelişen kedi fobisi bu yolla nesiller boyu devam edebiliyor. Aynı Ortaçağ’dan gelen kara kedinin uğursuzluğunun günümüzde de devam etmesi gibi. Umarım bu makale bu konuda kafamızdaki sis perdesini dağıtır ve kedilerin ve kedi severlerin haksız yere suçlanmasını engeller. Haksız diyorum çünkü hastalığın insanlara bulaşması ile kedilerin ilişkisi yok denecek kadar az. Sonraki sayfalarda anlatacağımız gibi bulaşma olsa bile bunun hamile kadınlardaki etkisi çok az hatta duruma göre faydası bile olabiliyor. Bu ne demek derseniz biraz sabredin ve satırları okumaya devam edin. Artık bu mikroorganizma kimmiş onu bir tanıyalım.
Bilimsel adı Toksoplasma gondii olan ilk kez 1908 yılında (günümüzden 100 yıl önce) Tunus ta, Nicolle ve Manceaux adlı araştırmacılar tarafından kemirgen bir hayvan olan Ctendactylus gondinin organ ve dokularında bulunmuştur. Sonraki yıllarda yapılan araştırmalar sonucu ekvatordan kutuplara kadar tüm dünyada, insan dahil birçok omurgalı hayvan türlerinde de hastalık yaptığı belirlenmiştir. Hastalığın kedilerle olan ilişkisi keşfinden 60 yıl sonra ortaya konabilmiştir. Buna göre Toksoplasma etkeni sedece kedilerin bağırsak hücrelerinde üreyebilirler. Başka bir yer veya canlı üzerinde üreyebilmeleri mümkün değildir. işte kedilerin hastalığın yayılmasındaki sorumlulukları burada başlar ve biter.

Hastalık insanlara ve kedilere dört temel yolla bulaşır;
Birincisi enfekte kedilerin dışkıları ile atılan yumurtaların ağız yolu ile alınması (insan kedi), ikincisi ise doku kisti olan kuş ve kemirgenlerin (kedi) veya etlerin çiğ yenmesi ile (insan kedi), üçüncüsü enfekte hayvanların sütlerinin çiğ içilmesi (insan kedi), veya kan nakli (insan) ile ve son olarak ta enfekte anneden (insan kedi), yavrusuna göbek kordonu ile olur.
Kediler paraziti ağız yolu ile aldıktan 1-2 hafta sonra yumurtalarını saçmaya başlarlar. Dışkıları ile atılmaya başlanan parazit yumurtaları uygun şartlarda 2 ile 4 gün arasında enfeksiyon yapabilme gücüne erişirler. Bu süreden önce böyle bir yetenekleri yoktur. (Kediniz enfekte olsa bile kumunu her gün değiştirirseniz hastalığın bulaşması engellenebilir). Parazit yumurtaları kedilerce 1 ile 14 gün süreyle atılabilir. Sonrasında vücutları bağışıklık kazanır, oluşan bağışıklık parazit yumurtası atılımını engeller ve ömür boyu bu devam eder. Bu şu demek, bir kedi hayatı boyunca bir kez enfektif oluyor ve paraziti en fazla 2 hafta saçabiliyor. Bırakın ev kedilerini sokakta yaşayan fare ve çiğ et yiyen yetişkin kediler bile hastalığı çok önceden geçirmiş olurlar ve insanlar için tehlike taşımazlar. Avrupa&da yapılan bir çalışmaya göre 1000 kedinin sadece 3 ünün enfektif yumurta saçtığı belirlenmiştir.

<Gelelim hastalığın insanlardaki seyrine. Toksoplasma kedilerde olduğu gibi insanlarda da bir kez yaşanır ve sonrasında ömür boyu sürecek bir bağışıklık gelişir. Hastalığa yakalanan insanların % 90nında hiçbir belirti görülmez. Kalan % 10da ise hafif ateş ve halsizlik görülür ve çoğunlukla tedavi olmadan atlatılır. Ülkemizde çiğ etin özellikle koyun etinin en yoğun tüketildiği ve tahminen evlerde kedi besleme oranının da en az olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinde hastalığın görülme oranı % 80&#8217;lere ulaşmaktadır. Çiğ olarak tüketilen koyun eti ve sütü hastalığın bulaşmasında temel rol oynamaktadır. Yine bu tür etlere ve etle bulaşık mutfak aletlerine temas sonrası hijyen kurallarına dikkat edilmemesi etkenin bulaşmasına sebep olur. Sığırlarda ise etken çok kısa süre canlı kalmakta ve etlerinde doku kistlerine nadiren rastlanmaktadır. Diğer önemli bulaşma yolu da çiğ olarak tüketilen sebze ve meyvelerdir. Bunların enfekte yumurtalarla teması ve sonrasında iyi yıkanmadan yenmesi durumunda hastalık bulaşabilmektedir. Özellikle dışarıda yenilen salatalar risk oluşturmaktadır.

Diyelim ki yukarıda anlattığımız bu kurallara uymayan ve sokaktaki yavru kedilerle devamlı temas halinde olan bir kadınsınız ve hastalığı kaptınız. ileride bebek sahibi olmak isterseniz büyük bir ihtimalle oğlunuz olacak. Evet yanlış duymadınız Çek Cumhuriyetinde yapılan bir çalışmaya göre kanında toksoplazma seropozitif (hastalığı atlatmış, bağışık) olan kadınların erkek çocuk doğurma olasılığı % 72. 1996 ve 2004 yılları arasında 1803 hamile kadını inceleyen Çek bilim adamları parazitin kadınların bağışıklık sistemini ve fiziksel parametreleri etkilediği ve bu şekilde erkek embriyoların hayatta kalma olasılığını arttırdığını belirtiyorlar.

Son olarak olasılıklara göre hamilelikte kedimiz ve kendimiz için uymamız gereken kurallara değinelim. Bunu belirlememiz için öncelikle hem anne adayının hem de kedimizin toksoplazma testi yaptırması gerekiyor. Toxoplasma testi her ikinizde pozitif çıktı ise korkacak hiçbir şey yok bebeğinize erkek ismi aramaya başlayabilirsiniz. Sizde pozitif kedinizde negatif ise yine problem yok. Korkmayın kedinize bir şey bulaştırmazsınız. Sizde negatif kedinizde pozitif ise kedinizden size hastalık bulaşma ihtimali yok ancak daha önce anlatılan çevresel faktörlere dikkat etmelisiniz. Her ikinizde negatif ise daha dikkatli olmamız gerekiyor. Öncelikle kedimizin dışarı çıkmasını engellemeli ve fare yakalamasını yasaklamalıyız. Çiğ et özellikle koyun ve keçi etini vermeyiniz. Yine çiğ koyun keçi sütü (tabii bulabilirseniz) içirmeyiniz. Bunlara pek dikkat edemeyeceğim derseniz kumunun 24 saatte bir değişmesini sağlayın. Mümkünse siz yapmayın, yaparsanız mutlaka tek kullanımlık eldiven kullanın (gerçi sizinki sokağa çıkıyorsa buna pek gerek kalmaz). Tüm bu uyarılar çoğunluğu oluşturan, evden sokağa adımını atmayan ve bırakın çiğ eti, kendi özel markasından başka mamayı ağzına koymayan kediler için geçerli değil tabi ki. Başta da anlatmaya çalıştığım gibi hamilelikte toksoplazma yönünden kedilerin riski yok denecek kadar az, hatta evde kedinin varlığı, doğacak bebeğin sağlığını son derece olumlu etkiliyor (bu konuyu daha sonraki sayılarda ayrıntılı anlatacağım). Bu arada kediniz yok, hamilesiniz ve toksoplazma negatif; o zaman sokaktan yavru kedi almak için iyi bir dönem değil

bayern münih 5 beşiktaş 0

internete bakınca pek çok kişinin beynini tatile gönderip beyincikleriyle yorum yaptığını görüyorum. beyincik vücutta koordinasyon ve dolayısıyla dengeden sorumludur. ama beyinciğe beynin görevini yaptırmaya kalkınca böyle dengesiz yorumlar ortaya çıkıyor. ne komik. dengeden sorumlu organı kullanarak dengesizlik yapıyorlar. eyyyyy beyinciğine fazla mesai yaptıran insan.. burası şampiyonlar ligi. bak sana hemen hatırlatayım:

- 2017 şampiyonlar ligi son 16maçında PSG, barcelonaya 4-0 yenildi. bunun rövanşında Barcelona, PSG'yi 6-1 yendi.

- Milan, barcelonayı 4-0 yendi.

- Arsenal, bayern’e 5-1 yenildi.

- Barcelona, milanı 4-0 yendi.

- Bayern, sporting lizbona son 16 turunun iki maçında toplam 12 gol attı, 1 gol yedi.

- Şampiyonlar liginin gediklisi shakhtar donetsk 2015 yılında bayerne 7-0 yenildi (ki o shakhtar bu sene son 16 ya kaldı).

- Barcelona, 1997-98 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkamadı. Grupta sadece 1 galibiyet aldı ve tam 14 gol yedi. Grup sonuncusu olan Barcelona, Dinamo Kiev'den toplam iki maçta 7 gol yemişti!(4-0,3-0).

ve daha neler neler… ama sen bilmezsin, burası şampiyonlar ligi. olur böyle şeyler. Tabi sen nereden bileceksin ki beyinciğini çok aktif olarak kullanan insan.

Beyinciğine aşırı yüklenen kardeşim istersen Türk takımlarına gelelim bir de:

- Galatasaray’ın Bayern’den yediği 6 golün yanında 4-5 yediği maç bir hayli fazla.

- Fenerin sigma olomoucdan yediği yediyi (7) söylemeye gerek yok. O zaman fenerbahçenin sporting lizbondan yediği yediyi (7) analım buradan. PSV ve Manchester United’den yediği 6’şer golü de unutmayalım Fenerin yediği 3-4-5 leri yazmaya zaten gerek yok.

Bu nedenle Beşiktaşlıların ve şuur sahibi Türk vatandaşlarının çok üzülmesine mahal yok. Sonuçta Bayern’le yaklaşık 75 dakika 10 kişi oynamışsın.

beşiktaş

internete bakınca pek çok kişinin beynini tatile gönderip beyincikleriyle yorum yaptığını görüyorum. beyincik vücutta koordinasyon ve dolayısıyla dengeden sorumludur. ama beyinciğe beynin görevini yaptırmaya kalkınca böyle dengesiz yorumlar ortaya çıkıyor. ne komik. dengeden sorumlu organı kullanarak dengesizlik yapıyorlar. eyyyyy beyinciğine fazla mesai yaptıran insan.. burası şampiyonlar ligi. bak sana hemen hatırlatayım:

2017 şampiyonlar ligi son 16maçında PSG, barcelonaya 4-0 yenildi. bunun rövanşında Barcelona, PSG'yi 6-1 yendi.

Milan, barcelonayı 4-0 yendi.

Arsenal, bayern’e 5-1 yenildi.

Barcelona, milanı 4-0 yendi.

Bayern, sporting lizbona son 16 turunun iki maçında toplam 12 gol attı, 1 gol yedi.

Şampiyonlar liginin gediklisi shakhtar donetsk 2015 yılında bayerne 7-0 yenildi (ki o shakhtar bu sene son 16 ya kaldı).

Barcelona, 1997-98 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkamadı. Grupta sadece 1 galibiyet aldı ve tam 14 gol yedi. Grup sonuncusu olan Barcelona, Dinamo Kiev'den toplam iki maçta 7 gol yemişti!(4-0,3-0).

ve daha neler neler… ama sen bilmezsin, burası şampiyonlar ligi. olur böyle şeyler. Tabi sen nereden bileceksin ki beyinciğini çok aktif olarak kullanan insan.

Beyinciğine aşırı yüklenen kardeşim istersen Türk takımlarına gelelim bir de:

Galatasaray’ın Bayern’den yediği 6 golün yanında 4-5 yediği maç bir hayli fazla.

Fenerin sigma olomoucdan yediği yediyi (7) söylemeye gerek yok. O zaman fenerbahçenin sporting lizbondan yediği yediyi (7) analım buradan. PSV ve Manchester United’den yediği 6’şer golü de unutmayalım Fenerin yediği 3-4-5 leri yazmaya zaten gerek yok.

Bu nedenle Beşiktaşlıların ve şuur sahibi Türk vatandaşlarının çok üzülmesine mahal yok. Sonuçta Bayern’le yaklaşık 75 dakika 10 kişi oynamışsın.

20 şubat 2018 bayern münih beşiktaş maçı

internete bakınca pek çok kişinin beynini tatile gönderip beyincikleriyle yorum yaptığını görüyorum. beyincik vücutta koordinasyon ve dolayısıyla dengeden sorumludur. ama beyinciğe beynin görevini yaptırmaya kalkınca böyle dengesiz yorumlar ortaya çıkıyor. ne komik. dengeden sorumlu organı kullanarak dengesizlik yapıyorlar. eyyyyy beyinciğine fazla mesai yaptıran insan.. burası şampiyonlar ligi. bak sana hemen hatırlatayım:

2017 şampiyonlar ligi son 16maçında PSG, barcelonaya 4-0 yenildi. bunun rövanşında Barcelona, PSG'yi 6-1 yendi.

Milan, barcelonayı 4-0 yendi.

Arsenal, bayern’e 5-1 yenildi.

Barcelona, milanı 4-0 yendi.

Bayern, sporting lizbona son 16 turunun iki maçında toplam 12 gol attı, 1 gol yedi.

Şampiyonlar liginin gediklisi shakhtar donetsk 2015 yılında bayerne 7-0 yenildi (ki o shakhtar bu sene son 16 ya kaldı).

Barcelona, 1997-98 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkamadı. Grupta sadece 1 galibiyet aldı ve tam 14 gol yedi. Grup sonuncusu olan Barcelona, Dinamo Kiev'den toplam iki maçta 7 gol yemişti!(4-0,3-0).

ve daha neler neler… ama sen bilmezsin, burası şampiyonlar ligi. olur böyle şeyler. Tabi sen nereden bileceksin ki beyinciğini çok aktif olarak kullanan insan.

Beyinciğine aşırı yüklenen kardeşim istersen Türk takımlarına gelelim bir de:

Galatasaray’ın Bayern’den yediği 6 golün yanında 4-5 yediği maç bir hayli fazla.

Fenerin sigma olomoucdan yediği yediyi (7) söylemeye gerek yok. O zaman fenerbahçenin sporting lizbondan yediği yediyi (7) analım buradan. PSV ve Manchester United’den yediği 6’şer golü de unutmayalım Fenerin yediği 3-4-5 leri yazmaya zaten gerek yok.

Bu nedenle Beşiktaşlıların ve şuur sahibi Türk vatandaşlarının çok üzülmesine mahal yok. Sonuçta Bayern’le yaklaşık 75 dakika 10 kişi oynamışsın.

sek süt

Yüzünüzün gözünüzün yanmasını ve sinir hastası olmayı istemiyorsanız uzak durmanız gereken süt markasıdır.

Yıllardır çocuğuma SEK süt içiririm. Özel bir sebebi de yok. öyle gelmiş öyle gidiyor. belki ESkiden "Süt Endüstrisi Kurumu olarak devlet tarafından işletilmesindendir.

Geçenlerde 4’lü koli halinde aldığım SEK sütlerden birisini cezvede ısıtırken süt patladı . “Süt nasıl patlar?” demeyin, sevgili SEK sütümüz birden patladı ve etrafa saçıldı. Hatta aspiratör üzerindeki süt kalıntılarından anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık 190 cm ye kadar fırladı. Gözlerim zarar görmediği, yüzüm yanmadığı için şanslıyım.

07 Aralık 2017 Tarihinde müşteri hezimetlerini aradım. Bazen bu durumun yaşanabildiğini ve (muhtemelen kalite kontrol için) o süt paketini ve kolideki diğer sütleri benden alacaklarını söylediler. Hem ev ve hem de işyeri adresimi aldılar. Sütleri arabaya koyarak tam Tam 11 gün boyunca bekledim. Bekledim ki sütleri benden teslim alsınlar. Heyhat!! Kader ağlarını örmekteydi ve sek süt çalışanları pek şakacıydı (ben bunu sonradan anlayacaktım)..Gelen giden olmadı. 18’inde aradım. Gelen giden yine yok tabi. 21’inde aradım. gelen giden olmadı. Bu gün 19. Gün; 26.12.2017. Tekrar aradım, tüm aramalarımda olduğu gibi bu sefer de konunun aciliyetini ileteceğiz dediler. Dalga geçiyorlar sanki. Ulan 19 gündür arabamda sütlerle ve yüreğimde küçük bir umutla geziyorum. Hala daha ”konunun aciliyeti” diyorlar. Arabadaki sütleri görünce oğlum bile dalga geçiyor artık. Geçsin… SEK süt bu kadar dalga geçtikten sonra oğlumda geçsin. Ne de olsa yabancı değil.; aileden. "Yetkili biriyle görüşeyim" Diyorum. "Olmaz yapabileceğimiz tek işlem bu: konunun aciliyetini ilgili birimlere ileteceğiz" diyorlar. Sinirden deliye döndüm. ama iş bu hale gelince peşini bırakmak da istemiyorum.

Yüzümü gözümü yakmadığım için şanslıyım. Ama SEK SÜT müşteri hezimetlerinin benimle dalga geçip 19 gün boyunca arabada süt taşıtmalarından kurtulamadım. Patlayan sütlerinden ve müşteri hezimetlerinden uzak duracağım kesin. Müşteri hizmetlerinin adını da “SEK Billur Geçidi” falan gibi yaparlarsa isabet olur. Zira internetten biraz araştırınca, SEK sayesinde benim yaşadığım durumun benzerlerini yaşayanlar olduğunu gördüm.

Haa unutmadan şunu da ekliyeyim; kutu sütlerinin ağız kısmındaki plastik kapak da hava alıyor. Yani kutu içerisinde mikroorganizma üremesi işten bile değil gibi geliyor bana.

sek

Yüzünüzün gözünüzün yanmasını ve sinir hastası olmayı istemiyorsanız uzak durmanız gereken süt ve süt ürünleri firmasıdır.

Yıllardır çocuğuma SEK süt içiririm. Geçenlerde 4’lü koli halinde aldığım sek sütlerden birisini cezvede ısıtırken süt patladı . “Süt nasıl patlar?” demeyin, sevgili SEK sütümüz birden patladı ve etrafa saçıldı. Hatta aspiratör üzerindeki süt kalıntılarından anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık 190 cm ye kadar fırladı. Gözlerim zarar görmediği, yüzüm yanmadığı için şanslıyım.

07 Aralık 2017 Tarihinde müşteri hezimetlerini aradım. Bazen bu durumun yaşanabildiğini ve (muhtemelen kalite kontrol için) o süt paketini ve kolideki diğer sütleri benden alacaklarını söylediler. Hem ev ve hem de işyeri adresimi aldılar. Sütleri arabaya koyarak tam Tam 11 gün boyunca bekledim. Bekledim ki sütleri benden teslim alsınlar. Heyhat!! Kader ağlarını örmekteydi ve sek süt çalışanları pek şakacıydı (ben bunu sonradan anlayacaktım)..Gelen giden olmadı. 18’inde aradım. Gelen giden yine yok tabi. 21’inde aradım. gelen giden olmadı. Bu gün 19. Gün; 26.12.2017. Tekrar aradım, tüm aramalarımda olduğu gibi bu sefer de konunun aciliyetini ileteceğiz dediler. Dalga geçiyorlar sanki. Ulan 19 gündür arabamda sütlerle ve yüreğimde küçük bir umutla geziyorum. Hala daha ”konunun aciliyeti” diyorlar. Arabadaki sütleri görünce oğlum bile dalga geçiyor artık. Geçsin… SEK süt bu kadar dalga geçtikten sonra oğlumda geçsin. Ne de olsa yabancı değil.; aileden.

Yüzümü gözümü yakmadığım için şanslıyım. Ama sek süt müşteri hizmetlerinin benimle dalga geçip 19 gün boyunca arabada süt taşıtmalarından kurtulamadım. Patlayan sütlerinden ve müşteri hizmetlerinden uzak duracağım kesin. Müşteri hizmetlerinin adını da “SEK Billur Geçidi” falan gibi yaparlarsa isabet olur. Zira internetten biraz araştırınca, SEK sayesinde benim yaşadığım durumun benzerlerini yaşayanlar olduğunu gördüm.

Haa unutmadan şunu da ekliyeyim; kutu sütlerinin ağız kısmındaki plastik kapak da hava alıyor. Yani kutu içerisinde mikroorganizma üremesi işten bile değil gibi geliyor bana.

digiturk

gözümde dolandırıcılık ile özdeşleşen marka. neden? çünkü; DOLANDIRILDIM. benim de suçum var tabi. olay şudur:

1,5 ay kadar önce telefonla arandım; "Superonline ile digiturk'ün ortak kampanya düzenlediğini, digiturk abonesi olursam Superonline'a ödediğim normal fatura tutarı dışında ayrıca ödeme yapmayacağımı" söylediler. "Allah Allah! bayram değil seyran deği superonline beni niye öptü?" dedim. ama dinlemeye devam ettim ve kampanyadan yararlanmak istediğimi söyledim. "sizinle iletişime geçilecek" filan dediler.

neyse efendim sonra tekrar arandım; "kampanyadan yararlanmak istiyormuşsunuz, kampanya şartları şunlardır (sadece superonline faturası ödemeye devam edeceksiniz ve şimdiye kadar ödediğiniz aylık tutarı ödeyeceksiniz, falanca kanalları izleyeceksiniz) kabul ediyorsanız digitürk sizinle iletişime geçecek" dediler. "peki madem arasınlar" dedim.

Uzatmayalım. Digiturk benimle iletişime geçti ve kurulumu yaptı.

Bu süreçte en başından beri ben kimseyi aramadım. Hep beni aradılar.

Ama sonuç; hem Digiturk ve hem de Superonline faturası ödemek zorunda kaldım. Hani aynı faturayı ödemeye devam edip, üstüne bedava digitürk abonesi olacaktım? evet sazandım. ama sazanlarında hakkı huku vardır değil mi?

Superonline'ı aradım; "bizim digitürkle bir kampanyamız var. ama öyle değil" dediler. "sizi biz aramadık" filan dediler.

Digiturk'u aradım. özetle şunlar konuşuldu

d i g i t ı r t : ben sözleşmeyi bilirim. paramı alırım.
z a t i a l i : Üyelik talebimi Digiturk'e bildiren kurum ya da kişi sizinle ortak çalışıyor olmalı yoksa "sen kimsin kardeşim? Hangi sıfatla bize abone topluyorsun? " dersiniz. Oysaki siz, benim abone olmak istediğimi bildirilince beni arayıp kuruluma geldiniz. Yani sizin ortak çalıştığınız firma tarafından dolandırıldım.Sizi arayıp abone olmak istediğimi söyleyenler mutlaka sizinle ortak çalışıyordur.
d i g i t ı r t :...
z a t i a l i : sizi kim arayıp benim abone olmak istediğimi söyledi? bana bu bilgiyi verin. bu işin adı dolandırıcılıktır. savcılığa başvuracağım.
d i g i t ı r t : konuyu araştıracağız.
z a t i a l i : araştırılacak ne var? her şey kayıtlarda belli. sizin bu adamlarla ortak çalıştığınız da belli. ücret iadesi de istiyorum.
d i g i t ı r t : konuyu araştırıp size döneceğiz...........................................

sonuçta kendi salaklığımın da içine bulunduğum bir süreçle digitürk ve partnerlerinin organizasyonuyla dolandırıldım. digitırta aboneliğimi iptal ettirdim. ama yakamı kutaramadım tabi. yeni teklifler geldi. teklif işe yaramayınca sırada tehditler:

d i g i t ı r t : ödediğiniz ücret kampanyalıydı. ödediğiniz ücretin yarısıydı. şimdi bir o kadar daha ödeyeceksiniz.
z a t i a l i : ben ödediklerimi de sizden geri almayı düşünüyorum. ama gerekirse ödediğim kadar bir kere daha öderim.
d i g i t ı r t : ama bir de kurulum ücreti var. doksan lira. geri alacağız o ücreti.
d i g i t ı r t :: kurulum ücreti mi? hiç bundan bahsetmediniz.
d i g i t ı r t : bahsedilmez ama sözleşmede var.
d i g i t ı r t : onu da öderim. yeter ki yakamdan düşün..............

neyse en azından kapattım diye sevindim. ama bir gün sonra mesaj geldi: eksik sözleşme nedeniyle üyeliğinizde sorun var. yeni sözleşme imzalamanız lazım". haydaaa ölür müsün oldürür müsün?

velhasılı dolandırılmamdan kaynaklanan parasal zararımı karşılamak için ve dolandırıcılıkta parmağı olanların cezasını bulması için bilgi vermelerini beklerken, digiturkten yakayı kurtarmanın kolay olmadığını gördüm. zaten internet böyle şikayetlerle dolu.

edit: turkcell tv plus'ım var. digiturk'un daha yüksek maliyetle bana sunduğu pakete beş basar.
edit: BTK'nın sitesinde şikayet edince sorunumu kısa sürede çözerek para iadesi yaptılar.

camialtı

izmir'de faaliyet gösteren hırdavat, mobilya - banyo aksesuarı gibi şeyler satan bir mekandır.

Baştan söyleyeyim camialtından alışveriş yaptığım için pişmanım.

Evimde pis su ve temiz su tesisatının yenilenmesi de dahil elden geçmeyen yer kalmayacak şekilde A'dan Z'ye bir tadilat yaptım. bu vesileyle pek çok yerden alışveriş yaptım. fiyat ve model tespit ettim. Bu arada da camialtından farklı malzemeler aldım.

Camialtındaki çeşit fena değil. Bir de bunu üstüne hiç de fena olmayan müşteri akışını görünce, buradan alışveriş yapıyorsunuz haliyle. zaten komple tadilatı yapan şahıs da bizi buraya yönlendirdi. beraber gittik filan. Camialtındaki arkadaşlara sorsanız fiyatları çok makul. müşterinin bu fiyatlara indirim istemesi abes. Oysa gıda çarşısında ve internette kısmen tesadüfen kısmen de bilinçli tesadüfen yaptığım fiyat araştırmaları tam ters yönde sonuçlandı. Camialtının fiyatları (en azından benim bildiklerimin bir kısmı) bırakın zaten çok ucuz olmayı pahalıydı.

ikinci bir durum ise; tadilatın başında mümkün olan tüm malzemeleri en çabuk şekilde temin edip, lazım olduklarında sıkıntı yaşamayayım dedim. Bu bağlamda camialtından bir de granit evye beğendik parasını da verdik. 4 hafta sonra evyenin montaj zamanı geldi. evyeyi almaya gidildiğinde evyemizin çizik olduğu görüldü. be adam 1 aydır bu evyenin parası verilmiş. ürünü zamanında istesen, gelen malzemeyi kontrol etsen. sorunlu ise geri gönderip yenisini alsan! tüm bunlar için 1 ayın var. mecburen yeni bir ürün beğenildi. e tabi bir de küçük sürprizleri vardı bize. 145,00 TL fiyat farkı.

hepsiburada com

hepsiburada'dan aldığım led TV'nin kurulum için gelen servis ürünün sorunlu olduğunu tespit edip servis raporu ve LG firmasının değişim onayını bana teslim etti. Değişim için başvurdum.önce bu belgeleri taratıp bize e-posta ile gönder dediler. gönderdim. sonra bu belgeleri kargoyla gönder dediler (ulan madem aslını kargoyla gönderecektim neden taratıp maille gönderdim? fellik fellik tarayıcı aradım).onu da gönderdim. 1 hafta geçti. hala işlem yapılmadı. hiç bir gelişme yok.

sonra yazışma yaptım. "kargoyu göndermemişsiniz" dediler. Kargo takip numarasını, teslim edildiği tarih ve kişiyi bildirdim. bu arada 7-8 gün geçti. servis beni aradı ; "abi noldu? tv gelmedi mi? başka bir vatandaş daha vardı. tekonosadan internet üzerinden almıştı. seninle aynı gün değişime gitti. onun kurulumunu 2 gün önce yaptık" dedi.

Sonrasında hepsiburada bir mesaj atıp "paranızı iade ettik" dedi. Oysa değişim istediğimi kendilerine açıkça yazmıştım. Servis raporunda da yazıyor. Üretici firmadan alınıp da kendilerine gönderilen evrağın ismi bile "değişim onayı". haliyle evrağın içeriğinde de değişim onayı var. bunu da zaten kargoyla kendilerine göndermiştim. bunu belirtince "Sitemizden almış olduğunuz ürünleriniz için, hızlı değişen stok ve tedarik koşulları nedeniyle değişim ne yazık ki yapılamamaktadır." denildi. Oysaki benim ürünü aldığım günde de, değişim talep ettiğim günde de, bana değişim yapamayız dedikleri günde de ve hatta halen daha bu ürün sitede "24 saatte teslim" taahhüdüyle satılmakta. bunu kendilerine mesajla bildirince "değişim konusunda sizlere daha farklı yardımcı olamadığımız için üzgünüz. Dilerseniz tekrar sipariş verebilirsiniz." dediler. ulan ben bilmiyor muyum yeniden sipariş verebileceğimi?

söylemek istedikleri şu "siz aldığınızda ürün 2249 tl idi şu anda 2499 tl. fiyat aynı değil. sen yeniden al tv'yi. 250 tl daha ver." sanırsın ürünü alalı 1 yıl olmuş! yeni almışız, kusurlu ürün çıkmış. fiyattan bana ne? bu benim sorunum değil. yasa bana" iade ya da değişim" talep etme hakkı sunmuş. ben de senden değişim talep etmişim. mal çok rahatlıkla tedarik ediliyor. hatta 24 satte kargoya verme taahhüdüyle satıyorsun. neden yalan söylüyorsun? neden tedarik ve stok durumunu bahane gösteriyorsun? ne tedarikte ne de stokta sorun var.

oysa ki yıllardır (sanırım 10-11 yıldır) irili ufaklı, pahalı ucuz o kadar çok şey almışımdır ki buradan. demek ki buraya kadarmış. bir daha hepsiburada avucunu yalasın. bu arada pes etmek yok yasal hakkımı alacağım. hieyyytt ulannn!! o televizyon buraya gelecekk!!

edit: o televizyon buraya geldi.

dermobakım

2012 yılından beri fasılalarla alışveriş yaptığım internet sitesiydi. evet sitesiydi.

en az 10 yıldır internetten yoğun olarak alışveriş yapan birisiyim. bu süre zarfında pek kayda değer sorunla karşılaşmadım. alışveriş sayısı ve sorun sayısı + büyüklüğü kıyaslanınca sorun yaşamadım desem de olur. alışverişte genelde "büyük sermaye ve bilinen site" yanlısıyımdır. ancak dermobakım benzeri ürün yelpazesine sahip firmalarda diğer alanlardaki kadar mümkün değil bu. ancak bu konuda da çok farklı sitelerden alışveriş yapmama rağmen sorun yaşamadım.

gelelim dermobakıma. en başında beri bu böyle miydi hatırlamıyorum. ancak son bir kaç siparişimde verdikleri kargo takip nosundan sorgulama yapıldığında hep hata mesajı alıyordum. böyle bir kargo yoktu. "neyse. nasılsa teslim ediyorlar. takılmayalım buna" dedim. buradaki ürünleri başka yerlerde aynı fiyata bulabiliyorudm. ancak tecrübe ettiğim siteden devam edeyim dedim. aslında bu bariz bir sorun. çünkü devam eden, süreklilik arz eden bir durum. öcenki alışverişlerimde de bu böyleydi.

bu son alışverişim ise hüsran ve sinir törpüsüne döndü. siparişi verdim. ancak sonra bulunduğum adresi bir süreliğine değiştirmem icap etti. ürünler henüz kargoya verilmemişti. aradım adres değişikliği talep ettim. adresi alıp. bilahare adresi değiştireceklerini söylediler. tamam dedim. gerçi aklımda soru işareti kaldı. "neden şimdi değil? neyse ya.. yaparlar herhalde" dedim. sonrasında ürünün kargoya verildiğine dair mesaj geldi (yoksa e-posta mıydı?.

bu arada ben yeni adresime geçtim. yeni adres dediysem izmirin göbeği. ürünler kargoya verildikten sonr 4 gün geçti ortada kargo yok. kargo sorgulamaya giriyorum. sürat kargo sayfasına giriyor ve böyle bir kargo yok diyor. 4. günde dayanamayıp aradım. çıkan vatandaş adres değişikliğimin yapıldığını söyledi. kargo firmasına ulaşamadığını gün içinde ulaşıp beni maille bilgilendireceğini söyledi (neden mail değil. amann boşver işim hallolsun da. ertesi gün sabah oldu ama ortada mail de yok kargo da. sürat kargo şubelerini arıyorum (çünkü verdikleri işe yaramaz takip nosu beni sürat kargoya yönlendiriyor.). ortada kargo yok. dermobakımı aradım. "kiminle görüştünüz? falan filan" bu arada her telefonda bir müddet bekliyorum. bu arada kargomun izini sürüp kargo firmasıyla filan görüşüyorlar. biz sizi arayalım dediler. aradılar.

- efendim kargonuz filan şubedeymiş teslim edecekler dediler.
- tamam da bu böyle olmazki kargo takip kodunuz çalışmıyor. önceki alışverişlerde de çalışmıyordu. bunu düzeltin.
- efendim kargonzu mng ile gönderilimiş. en kısa sürede teslim edilecek?
- (mng mi? peki neden site beni sürat kargoya yönlendiriyor? ben neden sürat kargo şubelerini arayıp duruyorum?)iyi ama neden teslim edilmemiş? izmirin göbeğine 5 günde bir kargo gönderilmez mi? bu durum normal değil. kargo firmasının dikkatini çekin bu konuda.
- büyük ihtimalle gün içinde teslim edilece kargonuz.
- peki (demekten başka ne yapayım ki?)

sonra aklıma o gün bulunduğum adresi değiştimem gerektiği geldi. gerçi yine aynı ilçe içerisinde ve izmirin göbeğinde bir yerdi. tekrar aradım. teslimat süresinin uzayacağını söyleyip istersem kargoyu ve siparişi iptal edebileceklerini söylediler.

- tamam da bu şekilde sorunu halletmişmi olacağız? kaç kere söyledim bir tepki gelmedi. kargo takibi yapılamıyor. üstelik bu önceki siparişlerde de oldu. bu sorunu düzeltin dedim. kargo firmasını uyarın dedim. devam ederse firmayı değiştirin dedim. 5 günde izmirin göbeğine bir kargo teslim edilmez mi? kanadadan kargo geliyor 36 satte teslim ediliyor. üstelik bu teslimat kargo şubesi bile bulunmayan küçücük bir ilçeye yapılıyor? izmirin göbeğine teslimat yapılmaz mı? bu durum normal değil ki. bu hatayı düzeltin.
- ortada bir hata yok ki?
- nasıl yok? kargoya verildikten 5 gün sonra izmirin göbeğindeki bri adrese teslim edilemiyorsa bu bir hatadır. bu normal değildir.
- sözleşmenizde var. 10 günlük süre...
- sözleşmemde ne var? ürünler kargoya verildikten sonra 10 gün içinde teslim edilir mi diyor? iptal edin siparişimi.

işte durum bu. yani ürün kargoya verildikten sonra teslim edilmesi 10 günü geçmiyorsa sorun değil. sanki kargoyu izmirin göbeğine değil zaireye gönderiyorlar. zaten kullandığım tıbbi bir ürün ve bu ürüne sayelerinde kayda değer bir süre ara vermişim. bir de üstüne sinirlerimi törpülediler.

lafın özü beni bir daha oralarda zor görürler. aynı ürün yelpazesine sahip ve daha önce de alışveriş yaptığım sitelere devam edeceğim artık. bir gün onlarda böyle yamukluk yapmazsa tabi. yaparsa yenisine bakacağız.

kutu süt

uht tekniği nedeni ile içerisindeki bilcümle yararlı şeyin anuna konduğu gerekçesi ile kaka olduğu iddiaları ayyuka çıkmış süttür.

sağlıklı mıdır?
-sanırım- değildir.

sevişmedik pişmanım

(bkz: sikmedik kötü olduk)

balık etli bayanların güzel olduğu gerçeği

"gerçeği" değil, "sanrısı" ya da "yanılgısı" olarak bitmesi gereken cümle. zira balık etli kadınların kimisi güzel kimisi çirkindir. aynı şekilde zayıf ve şişman kadınların da kimisi güzel kimisi çirkindir.

minoxil

androjenik allopesinin engellenmesinde kullanılan ve tıp dünyasında kabul gören iki etken maddeden bir olan minoxidil'i içerir. diğer etken madde de finasteride'dir.

türk erkeği(ve androjenik allopesiden muzdarip bir ksımım türk kadını) yıllardır minoxidil içeren ilaç temin etmek için kıvranmıştır. zira minoxidil içeren hiç bir ürün türkiyede ruhsatlı olarak satılmamaktadır. yurtdışından güvenilir bir yerden satın almak ya da yurt içinde bir yerlerden bulmak için tırmalanmıştır. bu arada bir sürü sahte ürün kakalanmıştır yurdum insanına.

bu gün ise minoksil ve bir başka marka (adını hatırlayamadım) daha ruhsatlı olarak satılmaktadır. fiyat biraz fahiş de olsa güzel bir gelişmedir.

minoxidilin etkisinin görülmesi 6 aya kadar uzayabilir ve başlangıçta saç dökülmesini hızlandırabilir.

(bkz: minoxidil)

yaran fıkralar

fıkra antolojisi arayanlar için süper kaynak.